20 Haziran 2014 Cuma

Germinal - Émile Zola

Émile Zola
Germinal
Can Yayınları
Çeviren: Volkan Yalçıntoklu
609 Sayfa
Puanım: ★★★

   SOMA. Geçen mayıs ayında içimizi burkan o acı olayla hatırladık işçinin, emekçinin hayatını. Hepimiz kendi toz pembe hayatlarımıza dalmışken, tokat gibi indi yüzümüze gerçekler. Ölümün o soğuk nefesini herkes ensesinde hissetti. Yitirilen canlar, ağlayan çocuklar yüreklerimizden parça kopardılar. Hepsinden önemlisi şuydu: Üç beş kuruş uğruna yitirmiştik o canları. Başkaları servetlerine servet katsın diye o karanlık insan yutan çukurlarda çalıştılar madenciler, evine ekmek parası götürmek için güçlerinin son zerresine kadar mücadele ettiler. Peki ya bunca emeğin karşılığı ne oldu? Üç beş avuç kara toprak. Ekmeklerini kazandıkları o maden mezarları oldu.

   Bu acı felaketten sonra sosyal medyada tek bir kitabın ismi yankılandı: Germinal. Ben de hem bu acıya ortak olmak hem de maden işçilerinin hayatını daha iyi anlayabilmek için kitabı hemen aldım. Émile Zola gerçekten çok iyi bir eser kaleme almış. Maden işçilerinin kömürle kararan hayatlarını, ustaca ve keskin bir gerçeklikle yazıya dökmüş. 

Söylemek istediğim de bu,  yiyecek ekmek oldukça insan yaşayabiliyor.

   Hikaye, 1860'larda, Fransa'da bir madenci köyünde geçiyor. Genç makinist Étienne buradaki madene gelip iş arıyor ve nihayetinde madende işe başlıyor. Madenciler kuşaklar boyu aynı yerde çalışmışlar, deyim yerindeyse ekmeklerini aslanın ağzından çekip karınlarını doyurmaya uğraşıyorlar; ancak hiçbirinde başkaldırı yok. Bütün hepsi bu düzeni kabul etmiş, üç beş kuruş paraya talim ederek hayatlarını yaşıyorlar ta ki içinde bir başkaldırı saklayan Étienne buraya gelene kadar. Étienne'nin gelişi madencilerin bastırılmış duygularını su yüzeyine çıkartıyor. Sorgulamaya başlıyorlar. Biz bu sefalet ile boğuşurken burjuvazi neden çalışmadan en iyi şekilde hayatını sürdürüyor?  Biz kuru ekmekle karın doyururken onlar neden bizim soframızda ayda bir gördüğümüz eti, insafsızca kursaklarına indiriyor? Madende biz çalışıyoruz ama neden maden bize ait değil? Görüldüğü üzere geçmişten beri dünyada değişmeyen ve sanırım değişmeyecek bir düzen sürüp gidiyor. Bizler de bu dünya düzenine ayak uydurup bir şeyleri değiştiremeden, bir farkındalık ortaya koyamadan bu dünyadan göçüp gideceğiz gibi gözüküyor.

Kömür... İçimde beni ömrümün sonuna kadar ısıtacak kömür var.

   İlk sayfalarda madencilerin yozlaşmış ve karmakarışık hayatlarına göz atıyoruz. Cahilliğin ve ezilmişliğin sonuçlarını okurken içim parçalandı. Kuru ekmekle yapılan kahvaltı, düzensiz ilişkiler, en çok göze çarpan ise sefalet... Sefalet çok yüksek boyutlarda, koca bir aile kıt kanaat geçinmeye çalışıyor. Derken zaten aldığı ücretle zor geçinen işçilere bir darbe de işletmeden geliyor. Emekleri olan parayı haksız yere daha da kısıyor. Sonrasında ise emeklerine sahip çıkmak için  başlarına felaketler açacak grev yapmaya karar veriyorlar. İşletmenin bu greve karşı tutumu ise üzerinden 150 sene geçmesine rağmen günümüzde de değişmeyen bir tutum. Benim tuzum kuru, nasıl olsa aç kalacaklar ve tekrar madene dönecekler. Dünya ne kadar acımasız değil mi dostlar?

Ölüm lambaya üflüyor.

   Ayrıca sınıf çatışmasını çok güzel ele almış Émile Zola.  Sadece işçilerin hayatını değil, aynı zamanda burjuvalarının da hayatını gözler önüne sermiş. Burjuvanın nasıl vurdumduymaz yaşadığını, nasıl emekleri hor gördüğünü çok açık ortaya koymuş.  

   Kitap oldukça uzun ve uzun kitaplara has bol tasvir ve betimleme var. Kitaba başlarken gözüm korkmadı diyemem ama Émile Zola o kadar güzel anlatmış, betimlemeleri o kadar gerçekçi yazmış ki okurken hiç sıkılmadım. Kitap duru bir akıcılıkla okutuyor kendini. İçinde sevinç, heyecan, öfke, üzüntü bütün duyguları barındırıyor ama en baskın duygu ise acı. Madenciler ile beraber madene inip ben de o madenin kasvetli havasını soludum, ciğerlerime dolan kömür tozunu hissettim sanki. Mırın kırın ettiğim bayat ekmeğin değerini daha çok anladım.  Son olarak çeviriden bahsetmek istiyorum, gayet olgun bir çeviri. Cümle düşüklüğüne ya da yanlış kelimeye rastlamadım. Okumak isteyenler Can Yayınları'nı öneririm. Yazmak istediklerim şimdilik bu kadar, zaten epeyce uzun bir yazı oldu. Sabır gösterip okuyanlara teşekkür ediyorum. Keyifli okumalar. 

Altını Çizdiklerim
  • “ Özgür oldukları söylenerek işçiler bir köşeye atılmıştı, evet, onlara açlıktan ölme özgürlüğü tanınmıştı, onlar da bu özgürlüğü doyasıya yaşıyorlardı. Şeçildikten sonra yoksulları eski çizmeleri kadar önemsemeyen ve ceplerini doldurup keyiflerine bakan alçaklara oy vermek karın doyurmuyordu. ”
  • “ Artık bir soru takılmaya başlamıştı aklına: Bazıları sefalet içinde yaşarken, bazıları neden zengindi? Fakirler neden zenginlerin ökçesi altında eziliyor, buna rağmen neden onların yerine geçmeyi umut etmiyorlardı? ”
  • “ Biz yalnızca adalet istiyoruz, açlık canımıza tak etti, en azından eve her gün ekmek götürebileceğimiz şekilde bir anlaşmaya varmamızın zamanı geldi diye düşünüyoruz.”
  • “ Adalet istemenin karşılığı bunca acı mı olmalıydı? ”
  • “ Hiçbir şey bitmiş değil, her şeyin başlaması için birazcık mutluluk yeter. ”
  • “ Étienne canavarın etinden oluşan günlük tayınını yuttuğunu görüyordu, asansörler hiç durmadan inip çıkıyor, lokmaları kolayca yalayıp yutan o doymak bilmez devin gırtlağından aşağı insan taşıyordu. ”

Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransa'da natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zola'nın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransa'yı terkedip bir süre Londra'da yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davası'nın yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında, kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü. “Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır. Tüm romanlarında, doğal ve gerçekçi bir tarzla,hayatın zorluklarından bahsedilir. Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı, büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır.
Kaynak: Vikipedi

4 yorum:

  1. harika bir yazı tebrik ediyorum gerçekten hissederek okudum gerek yakın zamanda başımıza gelen felaketi gerek sistemin değişmeyen zalimliğini ve yok edici etkisini...Bir daha yaşamamak dileğiyle diyemeyeceğim dilekle olacak işler değil.Umarım bir gün iş sağlığı ve güvenliği hususlarına daha fazla eğilir ve önem veririz.
    kitabı henüz okumadım ama sınavıma rağmen oturup dilmini izledim.Filmi derinden yaraladı, kitaba yakın zamanda yaşadıklarımızı da hatırlayınca başlayamıyorum, bir kitabın yaşatacağından korktuğum halde yetkililer nasıl insanlara, ailelere neler yaşatacaklarının bilincinde olmaksızın önlemleri, deneyimleri yerinde yapmazlar aklım hafsalam almıyor.Neyse uzattım çok, elinize sağlık.Kitapta hangi karakter bilmiyorum ama kahvehane gibi bir yerde bir adam vardı, çok doğru konuşuyordu.Sertti, acımasızdı söylediklerinde ama haklıydı.o kisinin soylediği bazı sözleri unutamıyorum.Tekrar elinize sağlık ve teşekkürler böyle bir kitabı paylaştığınız için :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl ben teşekkür ediyorum, beğenilmesini görmek o kadar mutlu etti ki beni. :)
      Maalesef ki söyledikleriniz su götürmez bir gerçek, bu ülkede insan canına verilen değerin artması beklenirken, daha da bu değer azalıyor. Şimdi olmasa bile yakın gelecekte kitabını da okumanızı tavsiye ediyorum. Sanırım dediğiniz sert sözleri anarşist yaklaşımlı Souvarine'e aitti.

      Sil
  2. evet maalesef bu ulkede dert basa gelmeyince onlem alinmiyor, geldikten sonra da anca gostermelik bir seyler yapiliyor.o kadar eksigimiz var ki basta insana deger ve saygi hususunda.ama yaziniz bu anlamda bile cok aydinlatici tekrar elinize saglik bu tarz konularda bolca yazi bekliyorun sizden :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah elimden geldiğimce bir şeyler yazmaya devam edeceğim. Zaten böyle güzel yorumlar okumak daha da teşvik ediyor beni. :)

      Sil

...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...