15 Ocak 2015 Perşembe

Parfümün Dansı - Tom Robbins


Parfümün Dansı
Tom Robbins
Ayrıntı Yayınları
Çeviren: Belkıs Çorakçı Dişbudak
362 Sayfa
Puanım:★★★

    Parfümün Dansı... Nasıl anlatsam, ne desem bilemiyorum. Hayatımda okuduğum en sıra dışı, en tuhaf ve en çılgın kitaptı. Tom Robbins, sen neymişsin, beyninde nasıl bir hayal gücü dolaşıyormuş! İyi, kötü, biraz karanlık, biraz aydınlık, hem ahlaklı hem uçarı, oturaklı olmasına karşın bir o kadar da deli bir kitap. Usta bir aşçının elinden çıkmış gibi.

   Kitaba başlamadan önce kitap hakkında çok şey duydum ve okudum. Beğenen kadar beğenmeyen de vardı. Açıkçası ben de neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Bildiğim tek şey, ölümsüzlük düşüncesi etrafında yazılmış roman olduğuydu Parfümün Dansı'nın. Nitekim de öyleydi. Ama bir eksik vardı, o da koku metaforunun da ölümsüzlükle aynı derecede kitabın içinde kendine yer bulmasıydı. Küçük bir İskandinav topluluğunun kralı olan Alobar, ülkesinde krallığın verdiği keyif ve rahatlıkla yaşarken bir gün saçlarında bir telin beyazladığını görür. Alobar'ın yaşadığı toplumun töresinde kesin bir kural vardır ki bir kral, yaşlılık belirtisi gösterdiği zaman halkın refahı için bir törenle zehirli yumurta yedirilerek öldürülmek zorundadır. Alobar ölmek istemez, toplumunun kurallarına karşı çıkar ve ölümü yeneceğine inanmaya başlar. Bu düşünceyle birlikte ölümsüzlüğü aramak için masalsı ve eğlenceli bir yolculuğa çıkmaya karar verir. İlk hedefi Doğu'dur. Yolculuğu sırasında da Yunanistan'da zevkin ve çobanların tanrısı Pan ile tanışır. Bundan sonra da yolculuğu daha absürt hale gelir. Hindistan sonra tekrar Avrupa, en sonunda da Yeni Dünya'ya uzanan ölümsüzlük ve bilgelik yolcuğu  sürüp gider. Tabii bir de onda ölümsüz aşkı bulduğu Hintli Kudra vardır.

    İlk sayfa ile beraber okuyucuyu farklı ve mizahi bir üslup karşılıyor. Kelimelerle zekice oynanmış, temposu asla düşmeyen bir üsluba sahip Tom Robbins. İtiraf etmem gerekirse başta bu farklı dünyaya giriş biletimi almakta zorlandım; ama içine girdikten sonra da çıkmak istemedim. Okudukça güldüm, okudukça düşündüm. Ölümsüzlüğe bile inanmaya başladım. Aslında yazarın da amacı buydu bence. Kitabın kapağını kapattığında okuyucuya ölümsüzlüğü inandırmak, hayatın ne ciddiye alınacak ne de alaya alınacak bir olgu olduğunu öğretmek, bir başka deyişle hayatı koklatmak. İnsan yaşarken de ölümsüzlüğü hissedebilirmiş meğer.

    Kitabın birçok yere ateşli bir ok fırlattığını söylemeden geçemeyeceğim. Susmak bilmeyen bir anne gibi. Sürekli konuşuyor, konuşuyor ama söylediklerinin hiçbiri boş şeyler değil. İçi bilgelik ile doldurulmuş sözler. Okudukça yeni kapılar açıyor, eskimiş kapıları birer birer kapatıyor. Kitap hakkındaki eleştirileri okurken bir kaç yerde Simyacı ile birlikte adının geçtiğini gördüm. Simyacı'yı ben pek beğenmemiştim. Kişisel gelişim kitaplarının öyküleştirilmesi gibiydi; ama bu kitapta asla böyle bir şey yok. Kitabın bir ruhu, bir ahengi var. Okudukça hayatımda yeni bir pencere açıldığını hissettim. Önce o pencereden soğuk bir rüzgâr ve alelade kötü bir kokuydu. Kelimelerin rüzgârı devam ettikçe koku değişti, rüzgar ruhumu okşamaya başladı. Burnum da ise K23'ün kokusu vardı. Pan'ın kokusunu bastırmak için Alobar'ın yaptığı o tuhaf ve gizemli koku.

    Bilgelik ile uçarılık arasında top sektirirken toplum teyzenin camına topu atmaktan hiç çekinmemiş Tom Robbins. Evet, toplum teyzedir; çünkü kendisini sıradanlık ununa batırıp yozlaşmış yağ ile kızartmıştır. Başka insanların hayatlarından oluşan bir iple örgü örerken oyalanıp durur. Torunlarına da yağı azaltılmış, diyet bir kültür ikram eder.***

   Benim, kitapta  Alobar'dan sonra dikkatimi en çok çeken karakter Pan'dı. Pan, Yunan mitolojisinde zevk ve şehvetin simgesi, altı keçi üstü insan olan bir Tanrı. Alobar'ın peşinden önce Fransa'ya daha sonra da Yeni Dünya'ya yani Amerika'ya gider. Pan'ın yolculuğuna bakılırsa, önce uygarlığın kurulduğu yer olan Yunanistan'da doğmuştur, sonra aydınlanmanın yaşandığı Fransa'ya gitmiş, en sonunda da 20. yüzyıldan beri dünyanın hem siyasi hem de kültürel efendisi(!) Amerika'dır. Bunu kullanarak inceden okuyucuya mesaj vermesi çok hoşuma gitti. Medeniyet neredeyse şehvet de haz da orada. İşin ilginç yönü ise Hristiyanlıkta Pan'ın görüntüsü İblis'i temsil etmektedir. Benim ilgimi çeken diğer nokta ise kitaptaki bir bilge, insanın doğa ile arasındaki bağın kopacağını söyler. Şu an baktığımızda bunun gerçekleştiğini görüyoruz. Şu an önümüze çeşitli ağaçların yapraklarını koysalar, taş çatlasa iki ya da üç tanesini bilebiliriz ama elimize ünlü markaların logolarının olduğu resimler verseler, hiç duraksamadan hepsini sayabiliriz.

   Kitabın çevirisindeki titizlik ve ustalıktan bahsetmezsem çevirmene haksızlık yaparım. Okuduğum en iyi çevirilerdendi. Yazarın dilini çok başarılı bir şekilde Türkçemize kazandırmış çevirmen. Kutlamak gerek. Yayın evinin diğer artısı ise arka kapak yazısı; çünkü ne yazmışlarsa bire bir okuyorsunuz. Süslü ve abartılı arka kapak yazısı yazan yayın evlerine duyurulur.

    Son olarak kitabı okumamda vesile olan İkizlerle Okuma Halleri blogu sahibine de buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Esen kalın. :)

Not: *** Bu paragrafı Tom Robbins'ten öykünerek yazdım. Belki okumak isteyenlere fikir verebilir. :)

Altını Çizdiklerim
  • Bir insan, birçok şey olabilir. Belki de her şey olabilir.
  • Her şeyimiz var. Hepimizin. Her zaman var. O halde arzu etmek gereksizdir. Arzunun heyecanını ve hayal kırıklığını ortadan kaldırmak için, isteyebileceğimiz her şeyin, ihtiyacımız olabilecek her şeyin, ihtiyacımızı olabilecek her şeyin zaten bizde de var olduğunu anlamamız gerek, uyanmamız gerek.
  • Arzularımızla özdeşleşince, onları fazla ciddiye alınca, yalnız hayal kırıklığına karşı duyarlılığımızı arttırmakla kalmıyoruz, ayrıca o arzuların serbestçe ve kolayca yerine gelmesini zorlaştıracak bir atmosfer yaratıyoruz.
  • Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri doldurulmaz biri yapmasıdır.
  • Ölüm herkesin çorbasındaki sinektir. Ölümü insanoğlu hiçbir zaman kabullenememiştir, bugün ise, eskisi kadar bile kabullenmemektedir.
  • Umudum şu: Bazı bireyler her zaman sanatsal ve sosyal döngünün dışına çıkabilmişlerdir. İşte bireye duyduğum sevgi ve saygının, genel olarak insanlığa duyduğum sevgi ve saygıdan daha büyük olmasının nedeni budur.
  • Hayır dostlarım, beni rahatsız eden... Özgün yaşantının yokluğu. Her şey o kadar sahte ki. Her şey yapay, sentetik, sulanmış ve standardize olmuş.

14 yorum:

  1. kitabın konusu çok ilginçmiş.. kitapçıda da hep karşıma çıkıyordu :)
    hikayelerdeki metaforları pek severim,bundan yola çıkarak muhtemelen bu kitabı da pek sevecek gibi duruyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten özgün bir konusu var. Ben de sizin gibi metaforları çok seviyorum, insanı düşünmeye itiyor. Okuyun pişman olmayacaksınız. :) Şimdiden keyifli okumalar diliyorum. :)

      Sil
  2. Gerçekten de ilginç bir kitaba benziyor. Uzun zamandır okumak için beklettim Parfümün Dansı'nı. Senin yorumundan sonra artık çok uzatmadan okumam gerekli olduğunu anlamış bulunuyorum:) Parfümün Dansı ile bende dans edeyim ondan sonra tekrar bu sayfada yorum yazacağım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dansın sonunda tekrar burada görüşmek üzere Eral Abla. :) Senin yorumunu da merak içinde bekliyorum. :)

      Sil
  3. Çok uzun yıllar önce , üniversite yıllarımda okumuştum. Ben okuduğum zaman adı Pancarın Dansı idi. Üzerinden uzun yıllar geçmesine , okuduğum onca kitaba rağmen her zaman ilk beşimde ön sıralarda kaldı. Yıllar sonra Parfümün Dansı olunca yeni baskısını da edindim. Baktım içerikte değişiklik yok. Kütüphaneme yerleştirdim ama okumadım. Şimdi ben anlatmaya kalksam senin kadar canlı , taze ve ateşli anlatamazdım ne yalan söyleyeyim. Öncelikle beğenmene sevindim elbette ama bu güzel yorum ile bir çok kişinin okumasına vesile olacağın için de çok mutluyum. Keyifli Yazında benim bloğumdan da bahsettiğin için çok teşekkürler. Yaşasın blog Kardeşliği. 👍👏👏😉😋

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim okuduklarım içinde kendine çok iyi bir yer edindi Parfümün Dansı. Severek ve beğenerek okudum. Aslında Pancarın Dansı da içeriyle örtüşen bir isim. Çok teşekkür ediyorum hem bu güzel yorum için hem de kitabı okumamda vesile olduğunuz için. :) Yaşansın blog kardeşliği... :)

      Sil
  4. çok güzel bir yorum olmuş, ben de bu kitabı yaklaşık 5 sene okudum, çok farklı bir kitaptı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ediyorum, beğenmenize sevindim. :) Benim şu zamana kadar okuduğum en farklı kitap olarak gönlümde taht kurdu kendileri. :)

      Sil
  5. yıllar önce okuduğum ve kokusunu halen aldığım bir kitaptır..yazarının da farklı kitaplarını meraktan okudum onlar değişik kitaplar tavsiye ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kokusu alınmayacak gibi değil ki. :) Evet benim de listemde kitapları var. Öncelikle Dur Bir Mola Ver kitabını merak ediyorum. Tavsiyeniz için teşekkür ederim. :)

      Sil
  6. Çok ama çok etkilendiğim ve çok kişiye tavsiye ettiğim bir kitaptır. Yıllar önce okumama rağmen Kudra ve Alobar'ı ve tabiki aşklarını uzun yıllar unutamadım. (Pan'ın Descartes'ın cenazesine katılması ve bundan büyük bir mutluluk duyması muhteşemdi) .Kitaptaki mitolojik karakterler ve tabiki kokular beni mest etmişti. bu kitabın hemen ardından da Patrick Süskind'in Koku kitabını okumuştum. Bence herkes okumalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bundan sonra ben de en başlarda tavsiye edeceğime eminim. Özgün ve iyi bir eser okumak isteyenler için bire bir. Mitolojik ve tarihi kişiliklerle yapılan göndermeleri ben de sizin gibi çok beğendim. :) Hele orada kokunun insanları rahatsız etmesi ve Pan'ın peruğu alıp götürmesi çok güldürmüştü beni. :) Koku'ya bu kitaplar beraber almıştım. En kısa zaman da onu da okuyacağım inşallah. :)

      Sil
  7. Ben bu yazarın ''Sirius'dan gelen Kurbağa'' romanını okumuş çok sevmiştim.. ''Parfümün Dansı''da uzun zamandır okunacaklarımın arasında bekliyor... sanırım bende daha fazla bekletmemeliyim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de daha fazla bekletmeyin derim. :) Bu kitaptan sonra yazarın tüm eserlerini ilgimi çekmeye başladı. Sirius'dan Gelen Kurbağa da okunacaklar listeme ekleyeyim öyleyse. :)

      Sil

...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...